SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-ENBİYA

<< 1388 >>

باب: {أم كنتم شهداء إذ حضر يعقوب الموت} /البقرة: 133/.

18. "YOKSA SİZ ÖLÜM YAKUB'A GELİP ÇATTIĞI ZAMAN ORADA HAZIR MIYDINIZ?"[Bakara,133]

 

حدثنا إسحاق بن منصور: أخبرنا عبد الصمد: حدثنا عبد الرحمن بن عبد الله، عن أبيه، عن عمر رضي الله عنهما،  عن النبي صلى الله عليه وسلم أنه قال: (الكريم، ابن الكريم، ابن الكريم، ابن الكريم، يوسف بن يعقوب بن إسحاق بن إبراهيم عليهم السلام).

 

[-3382-] İbn Ömer r.a.'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "Kerim oğlu, kerim oğlu, kerim olan kişi, İbrahim oğlu İshak oğlu Yakub oğlu Yusufdur. Hepsine selam olsun. "

 

Tekrar: 3390, 4688

 

 

باب: قول الله تعالى: {لقد كان في يوسف وأخوته آيات للسائلين} /يوسف: 7/.

19. YÜCE ALLAH'IN: "ANDOLSUN Ki YUSUF'UN VE KARDEŞLERiNiN DURUMUNDA SORANLAR iÇiN iBRETLER VARDIR. "[Yusuf, 7]

 

حدثني عبيد بن إسماعيل، عن أبي أسامة، عن عبيد الله قال: أخبرني سعيد بن أبي سعيد، عن أبي هريرة رضي الله عنه: سئل رسول الله صلى الله عليه وسلم: من أكرم الناس؟ قال: (أتقاهم لله). قالوا: ليس عن هذا نسألك، قال: (فأكرم الناس يوسف نبي الله، ابن نبي الله، ابن نبي الله، ابن خليل الله). قالوا: ليس عن هذا نسألك، قال: (فعن معادن العرب تسألونني؟ الناس معادن، خيارهم في الجاهلية خيارهم في الإسلام، إذا فقهوا).

حدثني محمد: أخبرنا عبدة، عن عبيد الله، عن سعيد، عن أبي هريرة رضي الله عنه، عن النبي صلى الله عليه وسلم بهذا.

 

[-3383-] Ebu Hureyre r.a.'dan rivayete göre Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, insanların en kerimi kimdir, diye soruldu. O: "Allah'a karşı en takvalı olanlardır" diye cevap verdi. Bizim sana sorduğumuz bu değildir, dediler. Bu sefer: "İnsanların en kerimi Allah'ın halilinin oğlu, Allah'ın Nebiinin oğlu, Allah'ın Nebiinin oğlu ve kendisi de Allah'ın Nebii olan Yusuftur" diye buyurdu. Yine: Bizim sana sorduğumuz bu değildir, dediler. Şöyle buyurdu: "Siz bana Arapların madenleri hakkında mı soruyorsunuz? İnsanlar madendir. Cahiliye döneminde hayırlı olanlar, fakih olmaları şartıyla İslam'da da hayırlı olanlardır. "

 

 

حدثنا بدل بن المحبر: أخبرنا شعبة، عن سعد بن إبراهيم قال: سمعت عروة بن الزبير، عن عائشة رضي الله عنها: أن النبي صلى الله عليه وسلم قال لها: (مري أبا بكر يصلي بالناس). قالت: إنه رجل أسيف، متى يقم مقامك رق. فعاد فعادت. قال شعبة: فقال في الثالثة أو الرابعة: (إنكن صواحي يوسف، مروا أبا بكر).

 

[-3384-] Aişe r.anha'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona: "Ebu Bekir'e emret, Müslümanlara namaz kıldırsın" diye buyurdu. O: Ebu Bekir ince kalpli, çabuk ağlayan birisidir. Senin makamında duracak olursa mutlaka kalbine rikkat gelir, dedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem sözünü tekrarladı, o da aynı cevabı tekrar etti.

 

Şu'be dedi ki: Üçüncüsünde -ya da dördüncüsünde- şöyle buyurdu: "Şüphesiz sizler Yusuf'un (başına o işleri açan) kadınlarsınız. Ebu Bekir'e söyleyin ... "

 

 

حدثنا الربيع بن يحيى البصري: حدثنا زائدة، عن عبد الملك بن عمير، عن أبي بردة بن أبي موسى، عن أبيه قال: مرض النبي صلى الله عليه وسلم فقال: (مروا أبا بكر فليصل بالناس). فقالت عائشة: إن أبا بكر رجل كذا، فقال مثله، فقالت مثله، فقال: (مروه، فإنكن صواحب يوسف). فأم أبو بكر في حياة رسول اله صلى الله عليه وسلم. فقال حسين: عن زائدة: رجل رقيق.

 

[-3385-] Ebu Burde b. Ebi Musa'dan rivayete göre o babasından şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem hastalandı. "Ebu Bekir'e emredin cemaate namaz kıldırsın" dedi. Aişe: Ebu Bekir, şöyle şöyle bir adamdır, dedi. Yine aynı şeyi söyledi, o da aynı şeyleri tekrarlayınca, şöyle buyurdu: "Ebu Bekir'e emredin, siz Yusufun (başına o işleri açan) kadınlarsınız. "

 

Ebu Bekir, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hayatta iken imamlık yaptı. 

 

 

حدثنا أبو اليمان: أخبرنا شعيب: حدثنا أبو الزناد، عن الأعرج، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (اللهم أنج عياش بن أبي ربيعة، اللهم أنج سلمة بن هشام، اللهم أنج الوليد بن الوليد، اللهم أنج المستضعفين من المؤمنين، اللهم اشدد وطأتك على مضر، اللهم اجعلها سنين كسني يوسف).

 

[-3386-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Allah'ım, Ayyaş b. Ebi Rebia'yı kurtar, Allah'ım, Seleme b. Hişam'ı kurtar. Allah'ım, el-Velid b. el-Velid'i kurtar. Allah'ım, müminlerden mustaz'af olanları kurtar. Allah'ım, Mudar üzerindeki baskıyı daha da şiddetlendir. Allah'ım, bunları (gelecek yılları) onların üzerine Yusufun yılları gibi kıl."

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد بن أسماء، هو ابن أخي جويرية: حدثنا جويرية عن أسماء، عن مالك، عن الزهري: أن سعيد بن المسيب وأبا عبيدة أخبراه، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (يرحم الله لوطا، لقد كان يأوي إلى ركن شديد، ولو لبثت في السجن ما لبث يوسف، ثم أتاني الداعي لأجبته).

 

[-3387-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Allah Lut'a rahmetini ihsan eylesin. O esasen güçlü bir yere sığınıyordu ve eğer ben Yusufun kaldığı kadar zindanda kalmış olsaydım, sonra da o davetçi bana gelseydi, (vakit geçirmeden) onun çağrısına uyardım (hapisten çıkardım}."

 

 

حدثنا محمد بن سلام: أخبرنا ابن فضيل: حدثنا حصين، عن سفيان، عن مسروق قال: سألت أم رومان، وهي أم عائشة، عما قيل فيها ما قيل، قالت: بينما أنا مع عائشة جالستان، إذ ولجت علينا امرأة من الأنصار، وهي تقول: فعل الله بفلان وفعل، قالت فقلت: لم؟ قالت: إنه نما ذكر الحديث، فقالت عائشة: أي حديث؟ فأخبرتها. قالت: فسمعه أبو بكر ورسول الله صلى الله عليه وسلم؟ قالت: نعم، فخرت مغشيا عليها، فما أفاقت إلا وعليها حمى بنافض، فجاء النبي صلى الله عليه وسلم فقال: (ما لهذه). قلت: حمى أخذتها من أجل حديث تحدث به، فقعدت فقالت: والله لئن حلفت لا تصدقونني، ولئن اعتذرت لا تعذرونني، فمثلي ومثلكم كمثل يعقوب وبنيه، فالله المستعان على ما تصفون. فانصرف النبي صلى الله عليه وسلم، فأنزل الله ما أنزل، فأخبرها، فقالت: بحمد الله لا بحمد أحد.

 

[-3388-] Mesruk'tan dedi ki: Ümmü Ruman'a -ki o Aişe'nin annesidir- Aişe hakkında söylenen o malum iftiraya dair soru sordum da şöyle dedi: Ben Aişe ile birlikte oturuyorken yanımıza ensardan bir kadın girdi. Şöyle dedi: Allah filanı şöyle şöyle etsin. (Ümmü Ruman) dedi ki: Niye, diye sordum. Kadın: O, o anlatılan sözleri diline doladı, başkalarına anlattı.

 

Aişe dedi ki: Hangi sözlerden bahsediyorsun? Kadın ona da anlattı. Bu sefer: Bu sözleri Ebu Bekir ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem de duydu mu, diye sordu. Kadın: Evet deyince, Aişe bayılıverdi. Kendisine gelip ayıldığında titreme ile birlikte ateşi de yükselmişti. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem gelip: Buna ne oldu diye sordu. Ben hakkında konuşulanlar dolayısıyla o hummaya yakalandı, dedim. Aişe oturdu ve dedi ki: Allah'a yemin ederim, yemin edecek olursam doğru söylediğime inanmazsınız. Mazeretimi anlatacak olursam, mazeretimi kabul etmezsiniz. Benim misalim ile sizin misaliniz Yakup ve oğullarının misaline benzer. Sizin bu anlattıklarınıza karşı yardımı Allah'tan dilerim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem çıkıp gitti, yüce Allah da o buyrukları ona indirdi. Kendisine inen buyrukları (Aişe'ye) haber verince (Aişe) dedi ki: Sadece Allah'a hamdederim. Kimseye hamdedecek değilim."  [Yusuf, 110]

 

 

حدثنا يحيى بن بكير: حدثنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب قال: أخبرني عروة: أنه سأل عائشة رضي الله عنها زوج النبي صلى الله عليه وسلم: أرأيت قوله: {حتى إذا استيأس الرسل وظنوا أنهم قد كذبوا}. أو كذبوا؟ قالت: بل كذبهم قومهم، فقلت: والله لقد استيقنوا أن قومهم كذبوهم وما هو بالظن. فقالت: يا عرية لقد استيقنوا بذلك، قلت: فلعلها أو كذبوا، قالت: معاذ الله، لم تكن الرسل تظن ذلك بربها. وأما هذه الآية، قالت: هم أتباع الرسل، الذين آمنوا بربهم وصدقوهم، وطال عليهم البلاء، واستأخر عنهم النصر، حتى إذا استيأست ممن كذبهم من قومهم، وظنوا أن أتباعهم كذبوهم، جاءهم نصر الله.قال أبو عبد الله: {استيأسوا} افتعلوا، من يئست {منه} من يوسف. {لا تيأسوا من روح الله} معناه الرجاء.

 

[-3389-] Urve'den rivayete göre o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in zevcesi Aişe r.anha'ya sordu: Yüce Allah'ın: "Nihayet o Resuller ümitlerini kesip de kendilerinin yalanlandıklarını sandıklarında ... "  buyruğundaki (mealde: yalanlandıkları anlamı verilen) kuzzibu (yalanlandılar) şeklinde midir, yoksa: "kuzibu: kendilerine yalan söylendi" şeklinde midir?

 

Aişe: Hayır, kavimleri kendilerini yalanladı. Ben: Allah'a yemin ederim ki onlar kavimlerinin kendilerini yalanladıklarından kesinlikle emin idiler. Bu bir zan değildi, deyince, dedi ki: Ey Urve'cik andolsun onlar bundan emin idiler. Bu sefer ben belki de bu "yahut kendilerine yalan söylendi (anlamında kuzibu)" diye olabilir mi, dedim. O şu cevabı verdi:

 

Bundan Allah'a sığınırız. Resuller asla Rableri hakkında böyle bir şey zannetmezler. Bu ayete gelince ... (devamla) dedi ki: Kastedilenler Rablerine iman edip, tasdik eden ve çektikleri belalar uzun süre devam edip, ilahi yardıma mazhar oluşları geciken (mümin) lerdir. Nihayet (Resuller) kavimlerinden kendilerini yalanlayanlardan ümit kesip, artık kendilerine de tabi olanların da kendilerini yalanladıklarını zannedince o vakit Allah'ın yardımı geldi."

 

Ebu Abdullah (Buhari) dedi ki: "Ondan" Yusuftan "ümitlerini kesince ... "[Yusuf, 80] "Allah'ın rahmetinden ümit kesilmez. "[Yusuf, 87] buyruğu ondan ümit etmekten geri kalmayın, demektir.

 

Tekrar: 4525, 4695, 4696

 

 

أخبرني عبدة: حدثنا عبد الصمد، عن عبد الرحمن، عن أبيه، عن ابن عمر رضي الله عنهما،  عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: (الكريم، ابن الكريم، ابن الكريم، ابن الكريم، يوسف بن يعقوب بن إسحاق بن إبراهيم عليهم السلام).

 

[-3390-] Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan rivayete göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Kerim oğlu kerim oğlu kerim oğlu kerim, İbrahim oğlu İshak oğlu Yakub oğlu Yusuftur. -Hepsine selam olsun.-"

 

 

AÇIKLAMA:    

 

Yüce Allah'ın: "Andolsun ki Yusuf'un ve kardeşlerinin durumu hakkında soranlar için nice ibretler vardır"[Yusuf, 7] buyruğunda sözü edilen Yusuf'un kardeşlerinin adları şöyledir: En büyükleri Rubil, Şem'un, Lavi, Yehuda, Dani, Neftali, Kad, Eşir, Eysacer, Rayilun ve Benyamin. Işte Esbat bunlardır. Durumları hakkında görüş ayrılığı vardır. Nebi oldukları söylendikleri gibi, aralarında nebi yoktu da denilmektedir. Esbat'tan kasıt ise İsrailoğulları arasından bir takım kabilelerdir. Aralarında çok sayıda Enbiya vardı.

 

"Allah’ın ravhından ümit kesmeyin buyruğu ondan ümit kesmeyin anlamındadır" açıklamasına gelince, İbn Ebi Hatim, Said b. Beşir yoluyla Katade'den şunu rivayet etmektedir: "Allah'ın ravhından ümit kesmeyin, Allah'ın rahmeti nden ümit kesmeyin, demektir."